27 Nisan 2014 Pazar

Porfiriya

Özet: Buram buram iç anadolu toprağından bir tıpçı, vampirle karşılaşırsa...
Mini parodi tadında saçmalık :)

One Shot

“Ben de dedim bu saate kadar demo ders mi konurmuş töbe töbe... O değil bir fizyocuları var görsen aklın gider yani. En kötü hocası bile iyi dersanenin... Tamam pahalı da ortalama yaparsam... Ya şimdi 60 da bu komite... Haklısın ya nörodan ben nasıl alabilirim o notu? Of ya... Hadi bir işe yarasa da anlasam... Yok, yok bizim okuldan doktor çıkarsa hayatta muayene olmam ben. Neyse annem ben taksi tutsam yarım saate oradayım. Hadi öpüyorum ben seni.”


Tus dershanesinden çıkmış, sakin adımlarla yürüyordu dönem 2 tıp öğrencisi. Etrafı saatin 22.20’yi göstermesine rağmen kalabalık sayılırdı. Bir an otobüs durağını görünce acaba diye düşündü, sonra keyfine ne kadar düşkün olduğu aklına geldi. Belediyeye binse eve kadar on üç dakika yürümesi gerekiyordu ve bu ona şimdiki haliyle çok görünüyordu. Yorulmuştu, ortalaması kritikti ve çalışması gerekiyordu, sabahın 10’undan beri ders dinlemek kafasını duman etmişti.


Yan taraftan hızlı bir cisim ara sokağa daldığında, orada bir ara sokağın varlığından haberdar bile değildi. Merakla kafasını çevirdi, dopamin reseptörlerinin ona oyun oynadığını varsayıyordu.


Kendi kendine mırıldandı. D4 ve bişiy daha 6 şizofrenide artıyordu sanki ya ondandır ondan. Bi dakika? Ben şizofren değilim ki lan? Ağır fizyoloji dersi beni bu hale mi getirdi yoksa?


İstemsizce bir iki adım atarak ara sokağa baktığında gölgeler içinde ekstra yakışıklı bir çocuğun bir kızın boynuna dişlerini batırdığını gördü. Yerde bir kız daha vardı ve canlı gibi görünmüyordu.


Oha o ne la? Hiçbir şey görmemiş gibi devam et... Geriye birkaç adım at ve görmemiş gibi taksi çevir giderken de polisi ararsın olur biter. Diyen iç sesine uyarak bir adım atmıştı ki az önceki yakışıklı onu çekerek duvara yaklaştırdı. Adamın dişleri uzundu ve tıslayarak sordu.


“Sen kim olduğunu sanıyorsun?”


“Asıl sen kim olduğunu sanıyorsun? Sırtımı ağrıttın, neyse evde krem vardı ondan sürerim artık.”


Dişlerini daha da çıkarttı adam.


“Sana neler yapacağımdan korkmuyor musun?”


“Üç gulfü bir elham okurum hiçbir şeycik yapamazsın.”


Vampir üç gulhünün anlamını çözmek için sorarcasına bakarken tıpçının gözleri tüm kanı çekilmiş kadınlara odaklanmıştı.


“Porfirya ya bu… Tabi ya biz gördük onu biyokimyadan, sizde bir şey eksikti ondan kan emiyordunuz, ama sen bi tuhafsın yani onların kıllı olması gerekir sende maşallah. Ağda mı yapıyorsun suratına?”


“Porfirya mı? Vampir diye bir şeyi de öğrettiler mi biyokimyadan?”


“Şehrin göbeğinde vampir mi olurmuş?”


Vampir gülmemek için kendini tutsa da dayanamadı ve kahkahayı bastı.


“Tarda vardı ben onu tarhana diye ezberlemiştim geçen sene. Ya hiçbir zaman iyi bir öğrenci olmadım. GAPHÜK diye ezberlediğim bir tablo daha vardı o neydi ki? Of of, bir de bunu nerede kullanacağım diye hocalara kızardım. Nereden bileyim etrafta manyakların olabileceğini?”


Tıpçı kız vampiri epey eğlendirmiş görünüyordu. Kız duaları okumaya başlamıştı şimdi de. İçinden şunları geçiriyordu. “Korktuğunu belli etme bi ayetel kürsü okusan gider bak!”


Okuyup vampirin üzerine üflediğinde vampir bir an geri çekilip bir şey var mı diye bakmıştı. Neler olduğunu çözememiş görünüyordu. Kız aralıksız konuşuyordu, içinden konuşmadığının farkında değildi. Aklına gelen her şeyi söylüyordu.


“O değil de benim bildiğim sadece ilk yardım ben napsam şimdi. Git bi bez mez getir napmış ya şuna bak! Hala duruyor ya?”


Gözlerini pörtletmişti kız.


“911i arasam diyeceğim, malum Amerikan dizisinde gibiyiz 112yi arasam ezik kaçar... “


“Biber gazı, biber gazı... Yöresel bir vampirse işe de yaramaz lan herkes adapte oldu biber gazı solumaya... Peh...”


Vampir gözlerine bakarak, “Hiçbir şey hatırlamayacaksın!” dediğinde kız da aynı anda “Âmin” dedi ve duanın gücü der gibi bir sırıttı. En sonunda dayanamayan vampir onu yedi.
Son

0 yorum:

Yorum Gönder