4 Temmuz 2017 Salı

Benim de hiçbir fikrim yok inanır mısın?

Gece saatler ikiden sonrasına geçerken, genelde benim içimde bir öncekine çok benzeyen bir kararsızlık olur. Bir pişmanlık yoktan var olur. Nedenini dahi anlamam.

Böyle en baştan eski şarkılara sararım, hayalimde düşümde hatırlamayacağım şarkıları anarım tekrar. Aslında çok mutsuz olduğum zamanları anarım. Oysa ben daha gencim, ne yaşadım?

Ben hiçbir şey de yaşamadım yahu. Kalıplarım izin vermedi benim. O yüzden çok meraklıyım aslında sizin kafanızın içindekilere. Halbuki hayattaki matram, en çok kendine değer ver idi. Değil galiba. Belki de en çok kendini üz olabilir benim aklımdaki matram?

Çocukken, bir eve misafirliğe giderken ilk yaptığım şey, o evdeki kütüphaneyi karıştırmak olurdu. Böyle kütüphane karıştırma merasimlerimden birinde, bir Hayyam kitabının arasında saklanmış aşk şiirleri bulmuştum. Artık ellisine dayanmış bir kadının, daha çok genç iken o şiirler karşısında verdiği tepkileri, yazdığı notlarını okumuştum. Çok saftı duyguları. Ben o notları okurken on yaşındaydım, o benim şimdiki yaşlarımdaydı o zamanlar. Çırpınan yüreğine şahitlik etmiştim. Blog olmasaydı kimseye itiraf etmezdim. Şimdi Kimse Bilmez'i dinlemiyor olsaydım, bunu da anlatmazdım.

Biliyor musunuz çok kıskanıyorum. Ben asla kendimi dökemeyeceğim bir kağıda gerçekten. Açıkça itiraf edemeyeceğim. Siz hep en doğrusunu bilirsiniz. Öyleyse ne olur bana bir kalıp verin de sadece onun içinde yaşayayım ben de?



0 yorum:

Yorum Gönder