Öykünün öyküsü mü olur demeyin! Olur gayet ve benim de canım sıkılıyor ne yapaydım?
Sadece sessizce bir sandalye çekin ve ak yazmalı (ak sakallı mı olaydım? Ak saçlı olabilir..ehehe neyse) ninenizin sözlerini dinleyin. Öykünün biyografisi :D ahaha storiyografi. Sahi var mı öyle bir şey :D
Bu hikaye RBŞV'nin garip öyküsü, başından gelenler geçenler...
Neden bunu yazma gereği duydum? Etrafımdaki insanların zaten yeteri kadar başını şişiriyorum. Aynı şeyi daha ne kadar ses tonumu bile değiştirmeden söyleyeceğimi düşünerek, insaflı davranmak istedim.
Her şey ben henüz mini mini bir ve doktorun d'si iken başladı. O zamanlar hevesliyiz tabi önlüğü giyip biyokimya falan çalışıp üst dönemlere rezil oluyoruz. Hayır aslında ben her fırsatta o laboratuvar kokulu beyaz şeyi bir kenara fırlatırdım ama sınıfın geneli için söylüyorum. Neyse efendim bir gün bir de ne göreyim? Biyokimya notlarımın üzerine birisi Latince bir şey karalamış. Ben de bir çevirdim gugıl transleytle. RUH BEDENE ŞEKİL VERDİ. O anda kafama şimşekler çakmadı tabi. Ancak not kaybolunca meraklanmadım değil.
Turkfanfiction nette ve fantastik edebiyatta paylaştım bu esnada öykümü tabi. Önceden yazma deneyimi olmayan benim gibi birinin hemen her yerde paylaşma isteği de cesaret tabi.
Daha sonra harita çizeyim fantastik evren olur da harita olmaz mı dedim. Demez olaydım. Yani gerçekten bilgisayar programları konusunda cahilim.
Neyi nasıl kullanacağım derken başıma iş aldığımı öğrenmiş oldum ki ben daha fotoşop kullanmayı bile beceremeyen oldukça sıkılan biriyim.
Daha sonra bir de baktım hikayemde kurdele var. Bir sevindim bir yandan da dedim, Sema kendine gel, kesin kazayla olmuştur. Kendi şansını düşün ve öyle sevin. Sonra attan düşmüş gibi hissedersin. Ki öyle de oldu... Dünyanın en iyi insanıyım ya mail atarak durumun düzeltilmesini de istedim.
Amatör yazarın(gerçekten kendime yazar diyemiyorum), kendisi kadar amatör hikayesinin öyküsü böyle işte.
Ve son olarak bir şeyi fark ettim ki... Hikayenin her yerinde 27 ve 17 var. O sırada benim yorum sayım da 27 tabi. İlginç... Evren bana bir mesaj veriyor!
Tamam tamam pek de ilginç değil. Gidip zaman çarkı okuyayım ben :D (yeni başladım da güzel gidiyor ^^)
Sadece sessizce bir sandalye çekin ve ak yazmalı (ak sakallı mı olaydım? Ak saçlı olabilir..ehehe neyse) ninenizin sözlerini dinleyin. Öykünün biyografisi :D ahaha storiyografi. Sahi var mı öyle bir şey :D
Bu hikaye RBŞV'nin garip öyküsü, başından gelenler geçenler...
Neden bunu yazma gereği duydum? Etrafımdaki insanların zaten yeteri kadar başını şişiriyorum. Aynı şeyi daha ne kadar ses tonumu bile değiştirmeden söyleyeceğimi düşünerek, insaflı davranmak istedim.
Her şey ben henüz mini mini bir ve doktorun d'si iken başladı. O zamanlar hevesliyiz tabi önlüğü giyip biyokimya falan çalışıp üst dönemlere rezil oluyoruz. Hayır aslında ben her fırsatta o laboratuvar kokulu beyaz şeyi bir kenara fırlatırdım ama sınıfın geneli için söylüyorum. Neyse efendim bir gün bir de ne göreyim? Biyokimya notlarımın üzerine birisi Latince bir şey karalamış. Ben de bir çevirdim gugıl transleytle. RUH BEDENE ŞEKİL VERDİ. O anda kafama şimşekler çakmadı tabi. Ancak not kaybolunca meraklanmadım değil.
Aklıma zaten yer etmiş bir isimle ve biraz da sınav stresinin etkisiyle yazmaya başladım. İsimleri bol keseden sallayarak, yer yer anime karakterlerinin adlarını vererek, yer yer atlastan isim bularak (saygıdeğer bir roldeki noah stonton da guytondan mesela benden bekleyin o tip şeyler) ilerledim.
İlk önce Eranor'u çizdim.
Çok da beğendim aslında ^^
Turkfanfiction nette ve fantastik edebiyatta paylaştım bu esnada öykümü tabi. Önceden yazma deneyimi olmayan benim gibi birinin hemen her yerde paylaşma isteği de cesaret tabi.
Daha sonra harita çizeyim fantastik evren olur da harita olmaz mı dedim. Demez olaydım. Yani gerçekten bilgisayar programları konusunda cahilim.
Neyi nasıl kullanacağım derken başıma iş aldığımı öğrenmiş oldum ki ben daha fotoşop kullanmayı bile beceremeyen oldukça sıkılan biriyim.
Daha sonra bir de baktım hikayemde kurdele var. Bir sevindim bir yandan da dedim, Sema kendine gel, kesin kazayla olmuştur. Kendi şansını düşün ve öyle sevin. Sonra attan düşmüş gibi hissedersin. Ki öyle de oldu... Dünyanın en iyi insanıyım ya mail atarak durumun düzeltilmesini de istedim.
Sonra bir heves sönmesi yaşadım görme. Tüm karakterleri öldürecek bir şey planladım. Hepsinden kurtulayım dedim. Sonra oturdum ağladım. Ben öyle hüngür hüngür ağlamam sadece dizilerdeki gibi bir damla süzülür heh! Çok kötü öldüler ama ya... Zayıf karakterli biri olduğumdan değil, böyle bir kazanın neden benim başıma gelmesi nedeniyleydi benim sorunum. Kızmıştım. Hıncımı da her zamanki gibi onlardan çıkarttım.
Yakın arkadaşlarımdan Nesli, bana epey fikir vererek hikaye konusunda epey nazımı çekmiştir kendisi İlnes ya da İlksel karakterinin ismi de ondan gelir. Hep bunu yapıyorum başka bir şey söyleyecekken araya cümle katıyorum. Her neyse Nesli Saya'nın gerçek kimliğini öğrenince okumaya ara verdi. Çünkü beklemiyordu.
Cidden eğer hala okurum kalmışsa onlar da beklemiyordur. Daha öğrenmeye zaman var. Zaten o aradan sonra final ve başka sebepler ile okunmadı hikayem arkadaşlarımca. Tabi o sırada başka harita da çizdim.
İlkleri yaşadın be RBŞV... Gerçi ilk hikayem değilsin ikincisin ama olsun. İlk defa bu kadar uzayan hikayemsin sen benim.
Aa unutmadan şunu da yaşadım anlatayım. Bir gün öylesine karakter isimlerini gugıla yazıp aratırken hikayemin izinsiz paylaşıldığını da gördüm. Ama tabi insan reklam reklamdır diyemiyor. Hırsızlık gözüyle bakıyor. Zor tıp eğitimimin arasında stres atmak için başladığım hikayem zamanla benim için gerçek bir stres kaynağına dönüştü.Amatör yazarın(gerçekten kendime yazar diyemiyorum), kendisi kadar amatör hikayesinin öyküsü böyle işte.
Ve son olarak bir şeyi fark ettim ki... Hikayenin her yerinde 27 ve 17 var. O sırada benim yorum sayım da 27 tabi. İlginç... Evren bana bir mesaj veriyor!
Tamam tamam pek de ilginç değil. Gidip zaman çarkı okuyayım ben :D (yeni başladım da güzel gidiyor ^^)
RBŞV'nin Bir Garip Öyküsü